ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ahlak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2015 Salı

günlük hayatta ve ilişkilerde erkek şiddeti üzerine

Bugün Twitter'da sevgili Meyrem aka Myriamonde nefis bir flood yazdı. O kadar şahane ve o kadar uzundu ki birisinin bir araya toplaması gerekiyordu. İzni kapar kapmaz giriştim.

Direkt linkinden okumak isteyenleri şöyle alalım:
https://twitter.com/myriamonde/status/671338996149166080

Şiddetin türlü türlü çeşidi var. Bunların çoğu günlük hayatımıza o kadar yapışmış durumda ki çoğunlukla fiziksel değilse ve günlük hayatın sözde gerekliliğine yedirilmişse çoğu kişi fark etmiyor bile. "Neden seni gecenin bir yarısında araması şiddet olsun?" "Beni kendi hayatı ve sınırları olan bir insan değil de onu memnun etmek üzere kurulu bir saat, bir eşya gibi görmesinden ötürü olmasın?"

Neyse Meyrem'in flood'u ziyadesiyle açıklıyor zaten, o zaman dans!

----------------------------

birlikte olduğu bir tek kadın hariç bütün kadınlara şiddet uygulamış bir erkek tanıyorum. her seferinde "sebebi" farklıydı ama aynı kapı hep

bazı kadınlar karşısında kendini güçsüz ve iktidarsız hissedip hırçın ve saldırgan oldu, bazı kadınları aşağı gördüğü için saygı duymadı.

her seferinde ufak tefek, çok fazla aşırı fazla insanın "normal" zannettiği şeylerle başladı şiddet uygulaması.

akşam yemeğine karar vermesi, kadınların HOF HYR İSTEMİYORM HFF O DA OLMAZlarla sürekli adamı memnun etmeye çalışan hizmetçilere dönmesiyle.

tabi ki sadece ve her seferinde bu değildi, ama genel davranış kalıbı bu: sıradan gündelik şeylere öyle tepkiler ver ki kadın sana çalışsın.

kadınlar zaten bunun normal bir şey olduğunu zannediyor, erkeğe çocuk gibi bakmayı falan yadırgamıyolar. sürekli memnun etme çabası.

onları da anlıyorum, çünkü böyle sosyalleştiriliyor kız çocukları, daha kendilerini bilmedikleri yaştan itibaren. anlayışlı ol. alttan al.

uyum sağla, taviz ver, duruma adapte ol. etkin olma, hayata karşı sürekli "tepki verir"konumda kal. bunu erkekler çok iyi biliyor & kullanıyor.

kadının ayakkabısını beğenmiyor, kilosunu beğenmiyor, yaptığı yemeği beğenmiyor, ilgi alanlarını beğenmiyor, arkadaşlarını beğenmiyor...

neyi beğenmediği çok kritik değil, zaten hiçbi boku beğenmiyo da, yani, "beğenmemek" ciddi bir silah. çünkü ortada bir varsayım var,

"bana beğendirmek zorundasın", her şeyi, kendini, benliğini; varoluşunu bana gerekçelendirmek zorundasın çünkü yoksa anlamsızsın, sen yoksun.

erkeği memnun ettiğin ölçüde yaşama imtiyazı elde edersin, yaşama hakkın yoktur, bu sana bahşedilen (ve bahşedilmeyebilecek olan) bir lüks.

bu gücü bu pezevenklere vermeyin allah aşkına. yani büyük resme bakınca hiçbirimizin teker teker elinde değil, bu varsayımla gelecek hepsi

ama bu varsayımlara hassiktir lan diyebilecek sosyal konuma sahip olan kadınlarsınız hepiniz, bunları okuyabiliyor olmanız bile buna işaret.

bari siz kabullenmeyin. bari siz aşkı sevgiyi ve insana dair her şeyi iktidar mücadelesine çeviren psikopatlara had bildirin.

mevzu fiziksel şiddete gelene kadar tepki vermemeyi anlayamıyorum. arkadaşlar yalnız ölsek bile yalnız ölmeyecek kadınlarız. yapmayın.

şiddet uygula(ya)madığı tek kadına neden şiddet uygulayamadığını düşünüp duruyorum bir süredir. ve geçen gün adını koydum:

bu kadın, ilişkinin daha canım cicim döneminde adamın ufak salvolarına HÖSSST diye tepki vermiş.

yaptığı yemeği beğenmeyince "iyi bari, sen yap da yiyelim" demek kadar basit şeylerden bahsediyorum.

çevirmen sözleşmelerimde "en az ortalama kalitede çeviri yapacağını taahhüt eder" falan gibi bi ifade oluyo. böyle bi sözleşme yapan var mı?

"yalnız kalmamak ve bazı ihtiyaçlarımı karşılatmak adına en az ortalama kalitede yemek yapacağımı taahhüt ederim" diye imza atmış olan?

hadi koca koca kadınlar bu halde, size noluyo ya, hayatının baharında çiçek gibi insansınız, bi kısmınız beyonce meşur olduktan sonra doğdu.

yapmayın. istemediğiniz cinsel aktiviteyi ısrarla "deneyen" sevgililerinize posta koyun. "ama belki bu sefer canınız çeker" diye yapmıyor,

belki iradenizi bu sefer kırabilir diye yapıyor. belki bu sefer yılarsınız da itiraz etmezsiniz.

irademiz zaten kırılmaya hazır, çünkü sanki yokmuş gibi kafamıza vura vura büyütüyorlar. en iyi niyetli aile bile en azından engelleyemiyor.

geçmişe şu an yapabileceğiniz bir şey yok tabi, ama hayatınızın herhangi bir noktasında durup irade inşa etmeye başlayabilirsiniz.

sürekli bir şeyleri beğenmeyen, sürekli karar alıcı, sürekli etkin, sürekli izleyen, sürekli *talep eden* konumdaki erkeklere katlanmayın.

bütttttttttüüüüün erkekler iş "ama çok seviyorum" noktasına gelmeden önce işaret verir, veriyor. işaretleri görün, işaretlere müdahale edin.

kendiniz için yapmıyorsanız sizden sonra darlayacağı kadın için yapın. bu adamlar otoriteleri hiç sorgulanmadan 30 yaşına geliyor.

random adamların karşısına geçip sizden her gün talep edilen şeyleri talep edebilir misiniz düşünsenize - ben edemezdim benden edilenleri.

niye? aşşşşırı ezik olduğum için mi? hayır, çünkü hadsizce bu tavırlar. karşısında insan olduğunu idrak etmeyen adamların tavırları.

sevgilisinden talep ettiği saçmalıkları hadi arkadaşını falan geçiyorum, erkekkardeşinden talep edebilir mi? annesinden ettiğini babasından?

bunlar hep hadsizlik. had hudud bilmeyecek şekilde yetiştiriliyor bu insanlar. efes satan bakkala gidip her gün tuborg yok mu diyemez,

ama sana her sevişmede ya anal mı denesek diyebilir. çünkü sen saygı duyduğu gerçek ve tam bir varlık değilsin. yani öyle zannediyor.

başta bahsettiğim adam bi kadının kendisinden sosyal konum olarak daha yukarda olmasını hazmedemeyip kadını başka yerlerden ezmeye çalışırdı

o kadın da yalnız kalmaktan korktuğu için çok uzun bir süre katlandı bu adama. ama yalnız kalsak ne olur? yani daha kötü ne olabilir?

sürekli terörize edilmekten daha mı kötü yalnız kalmak? sürekli hesap vermekten, sürekli kendini kontrol etmekten daha mı kötü?

bu adamların vaatleri sandıkları ve bizi inandırmaya çalıştıkları kadar büyük değil. alt tarafı musluk tamir etmek falan.

değmez, değmedi, değmiyor. karşısında insan olduğunu kafasına vura vura öğreteceğiz gerekirse.

"adeta bir erkekle muhatap oluyormuş gibi" davranacaklar bize de. var olmak, insan suretinde dünyaya gelmek hasebiyle hak ediyoruz bunu.

bir irademiz olduğunu ve birtakım şeyleri(herhangi bir şeyi) onların değerlendirmesine sunmak adına değil x sebeple yaptığımızı öğrenecekler

bir kadının boğazına sarılabilen adam, diğer bir kadına "evi iyi temizlemiyon" bile diyemedi. gözümle gördüm. diğer kadın olacağız.

haddini bilmeyen bu yavşak oğlu yavşaklara hadlerini biz bildireceğiz.

herkes hayatının sorumluluğunu ve yükünü kendi taşıyacak, üstümüze yıktırmayacağız.

seni yanımda gezdirmekten utanıyorum diyebilen yavşaklara "kk byz" demeyi bilecek olan siz değilsiniz de kim?

gezdirme lan, yanında gezdirmelik manken tut, bana ne? bizim eğitimimiz var, paramız var, arkadaşlarımız var, hobilerimiz var.

biz kimseye muhtaç değiliz. bunu bilmiyorlar. çocuk doğurmak için bile boklu pipisine muhtaç değiliz kimsenin.

şu an istese 1 hafta içinde hamile kalamayacak takipçim var mı?

biz kimseye muhtaç değiliz, bazen kendimiz bile bilmiyoruz. katlanıyoruz davarlara. katlanmamıza g e r e k y o k arkadaşlar. bu kadar basit.

bu saçmalıklara katlanmadığımızda aç-açıkta ztn kalmayacağız da, yalnız da kalmayacağız. kendi hayatımız var. yokmuş gibi davranıyolar, var.

hocanın tacizi, patronun baskısı gibi değil bu iş. bunlara karşı belli miktarlarda güçsüzüz evet, çünkü bu insanların dışsal bi iktidarı var.

bu yüzden bunlara karşı birtakım mücadele yöntemleri geliştirmeye çalışıyoruz. ama sevgilimizin böyle dışsal bir iktidarı yok.

izin verdiğimiz kadarı var. bu yüzden küçük kızların peşinde koşan yavşaklardan tiksiniyorum, *bilmeyene* yürüyüp normal bu zannettiriyorlar.

adi yaratıklar daha üstüne yüklenen şartlanmayı silkeleyemeden ağına düşürmeye, ele geçirmeye çalışıyor gencecik kadınları.

zaten toplum içinde bunun normal olduğuna kandırılmışız, "bi dakka lan" diyemeden ne sömürse kardır bu yaratıklara.

böyle bir canavar portresi çiziyorum ama canavar değil, normal, sıradan, her gün gördüğümüz tipler bunlar. çoğu bilinçli bir şey yapmıyor,

ama bilinçli yapmayışı yaptığının altında bunlar olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. bilinçli yapmasına gerek yok, yapıyor.

iyisi mii gideyim de kendime ütü yapacak bi mal bulayım demiyo çoğu, gerek yok ki, hayatın sıradan akışı bu zaten.

hayat ona zaten böyle boktan şeylerle uğraşmasına gerek olmadığını, ona uygun bir hizmetçinin sağlanacağını vaad etmiş.

ama bu adamlar öğrenecek, teker teker öğrenecek, "iyi niyetli/bilinçsiz" olan "ha pardon" diyip geri basmayı öğrenecek,

öbürü de yediremeyeceğini. seni beni yenemeyeceğini, sana bana karşı tehdit olarak kullandıkları "çekip gitme" kozunun bizde de olduğunu.

çekin gidin, en ufak bir şiddet emaresinde çekin gidin. yedirebildiğini yapar çünkü. dayak atmak yemiyorsa duygusal şiddet uygular.

ben işime gücüme bakarken sen benim zaman ayırmamam için benim hizmetimi gör diyemiyorsa, siyasi görüşünü aşağılar.

aman da ne kadar şerefli olduğu için sana vurmasın diye duvara fırlattığı o eşya seni korkutmaya odaklıdır hala,

şiddet tehdidi sindirmek için çoğu zaman yeterlidir zaten. telefonu kafana atmaması seni sevdiğinden değil, mühendislikten.

ekonomik davranmaktan falan. sadece bir adet tabak fırlatarak elde edebileceği sonucu niye dövme eforu harcayarak elde etsin?

asgari eforla azami sonuç elde etmeye odaklıdır bütün küçük şiddetcikler. yemeyin. allah aşkına yemeyin.

"bir adamın dövemediği tek kadın olmak" ne kadar ağır. önce bu kadın olacağız, sonra "2kadından biri", sonra "10kadından biri", böyle böyle.

yüzümüze kezzap atılması tehdidiyle yaşamıyoruz diye götü yaymayacağız. en ufak bir şeye tahammül etmeyeceğiz.

bu tweetleri okuyan kadınları alıp hayatta görmedikleri, tanımadıkları, bir tek jestini bilmedikleri bir ülkeye atsak hayatta kalırlar.

babasını yenmiş kadınlarsınız, türkiyeyi yenmiş kadınlarsınız, boklu bir pipiye tahammül etmeyin kendi aşkınıza.

sevginizi silaha çevirmesine izin vermeyin bu lalelerin. insan gibi davranılmayı talep edeceğiz tabi lan, alt tarafı sevdik yani nedir.

bizim sevgimiz de bazen sevgi değil, çünkü biz de hastayız, biz de saçma sapan şeyleri sevgi sanıyoruz ama onlarınki hiç değil.

sevgi iktidar değil, baskı değil, zorlama değil, katlanma değil. hayatımızda sevgi olacaksa insan sevgisi olacak, eşya sevgisi değil.

eşya sevgisiyle insan sevgisi arasında şöyle birtakım farklar olduğundan bahsetmiştim alakasız bi mevzuda:
eşyanın işlevi vardır, o işlev ihtiyacınıza uygunsa o eşyayı eşya sever gibi seversiniz.insan böyle olmaz. insan sevmek uzun sürer hiç yoksa

biz insanız, biz bir işlev yerine getiren eşyalar değiliz. bize böyle davranmayı öğrenecekler, öğreteceğiz. katlanmayın.

her şeyi sürekli tekrar etmek ve sonsuza kadar dakikada 1 tweet ile devam etmek istiyorum ama burada bırakayım. katlanmayanlardan aro.


-----------------------------

Eşyanın işlevi ile başlayan tweet'in olduğu flood'u da önemli bir flood, çıkış mevzusunu ben de bilmiyorum. Şimdi de onu okuyalım:

Link'ten okumak isteyenler şöyle geçsin: https://twitter.com/myriamonde/status/642263376056483840

------------------------------------

dün geceki mevzuya dair: öyle olmadığı belli aslında ama diyelim ki öyle, diyelim ki iki bekar insan birbirlerine seni seviyorum diyor,

SO. FUCKING. WHAT. incelige, güzelliğe, iyiliğe bu kadar mı alerjik olur bir davar sürüsü ya. bu kadar mı. hiç mi birini sevmediler?

hiç mi biri için endişe etmediler, hiç mi içimde kalmasın söyleyeyim demediler? hiç mi darda kalıp birine hasret çekmediler?

bu bu kadarlık mevzu değil, bu bu ülkenin hastalıklı insan yetiştirmesinin boktan ufak bi tezahürü. bi insanı sevmeyi gerçekten bilmiyolar.

sevdiklerini iddia ettikleri insanları eşya sever gibi seviyorlar. insan sevmekten bihaberler. karşılarında oyuncak var gibi sevmeleri.

sevmenin insanın tapusunu almak, üstünde hak iddia etmek, tuhaf bir biçimde bir insanı ezebilme ehliyeti almak olduğunu sanıyorlar.

hayatında bir adet insan evladını bir anlığına sevmiş olan anlar o duyguyu. yaratık bunlar. canavarlastirildiklarini bile bilmiyorlar.

yoldaşligi geçtim, yarenlik nedir bilmiyorlar. insani ilişkiden dışlandılar, sadece kendileri gibi olanların dayattığı biçimleri biliyolar.

ama onlar da eskiden insandı. sonra yaptıkları insani hareketlerin ezilmesine, bastirilmasina karşı koymadilar. birini sevmeyi ogrenemediler.

kafalarına kaliplarla vuruldu ve onlar yenildi. kalıplar kazandı. sürüye bir sığır daha eklendi. her şey bir güç dengesine dönüştü.

hayatında hiç "eşiti" olmayan sey'lere dönüştüler. astlari ve üstleri var. oysa insan sadece eşitini sevebilir.

insanlığı sevdiğim ölçüde nefret ediyorum bunlardan. keşke bu kadar kalabalık olmasalardı.

ama tek olayları zaten kalabalık olmak. bu kalabalık azalamaz, direkt yok olur. özü, temeli, tüm vasfı kalabalık olmak bunların.

öz iradesini guruh'a teslim edip yaşama sorumluluğundan sıyrılan bir pis kalabalık. oysa insan iradesiyle vardır.

siz sevdiğiniz insanları nasıl sevdiniz? insan taninmadan sevilmez mesela.

görür görmez olan şey "begenme"dir, sonra bir şey yapar, iyi bir şeyler yapar ve seversiniz. insan, varoluşu öğrenildikce sevilir.

kuytularini keşfetmeden bir insanı sevemezsiniz. bilmeye emek harcamadan sevilen şey eşyadir.

eşyanın işlevi vardır, o işlev ihtiyacınıza uygunsa o eşyayı eşya sever gibi seversiniz.insan böyle olmaz. insan sevmek uzun sürer hiç yoksa

ve başa dönüyorum, hayatında bi tek insanı bi anlığına sevmiş olan o mesajları anlar. kaygıyı, hasreti, hüznü. ama hayır, çünkü insan değil.

-------------------------

Özgür, Murat, Aykut, Deniz, yukarıdaki satırlarda siz varsınız ve bu yüzden hayatımda yoksunuz. Ve diğerleri, siz de tam bu nedenle olmayacaksınız.

Sağlam duran kadınlara selam olsun!