13 Kasım 2013 Çarşamba

Bir derdini anlatamama hikayesi: kitap fuarı ve hayvan hakları

Fuar başlamadan hemen önce twitter'da şöyle bir hashtag görmüştüm:



Yorgun bitkin bir halde hashtag'in ne anlatmaya çalıştığını anlamak için ciddi çaba gösterdim. Hashtag'e tıkladığımda hep aynı ağızla, aynı elden çıkmış gibi yazılmış ve aslında doğru dürüst hiçbir bilgi vermeyen tweet'ler uçuşuyordu. Müthiş hayal gücümle bu hashtag'e ne sebep olmuş diye düşünüyordum ama düşündüklerimin hepsi birbirinden saçma geliyordu. En mantıklısı demeyeyim de poşet veya bez yerine deri çantalar mı üretildi acaba diye ciddi ciddi düşündüm ve merakımı içeren bir tweet attım, aldığım cevap inanın çok açıklayıcı idi:

Tüyap Kitap Fuarı, Deri ve Kürk Fuarı'na ev sahipliği yaptığından zulme ortak olmaktadır.

Evet canım, ben de öyle düşünmüştüm. Yahu bir fuar niye ve nasıl bir diğerine ev sahipliği yapsın? Neler dönüyor? Hala bir halt anlamış değildim. Ortada bir tepki var ama tepkinin neden kaynaklandığına dair dişe dokunur bir açıklama yok. Ağızdan çıkan copy paste edilmiş öfke köpükleri var. Nihayet biri şu linki gönderdi de okurken tam olarak ne demek istediklerini anlamak için saç baş yolsam da en azından sonunda amacıma ulaştım. Linkte yazanları okumadan önce özetle diyeyim ki mevzu şundan ibaret: Kürk Fuarı'na ev sahipliği yapan elbette Kitap Fuarı değil, Tüyap'ın kendisi, yani yan peronda (Eva Peron) çengelde koyunlar, danalar sallanırken siz bulunduğunuz yerde Faulkner rüyalarına dalmıyorsunuz. Verilen taşıma çantaları da deriden falan değil, zaten bu çok çılgınca olmaz mıydı? Yani Kitap Fuarı'nın Kürk Fuarı ile tek alakası Tüyap'ta yapılması, "hayvanseverler" de aslında Tüyap'ı böyle bir rezilliğe ev sahipliği yaptığı için kınamak istemişler, protesto etmek istemişler ve daha bir sürü şey. Özetle Kitap Fuarı ile saygın görünüyorsun ama yemezler, biz de senin saygın göründüğün Kitap Fuarı'nı da protesto ederiz görürsün gününü demişler. Protesto yöntemi ne peki? Gitmemek! 

Gerçekten çok başarılı bir protesto yöntemi, düşünsenize evinizde kıçınızı yayarak katılabileceğiniz ve duyarlı görüneceğiniz harika bir eylem(sizlik) fırsatı. Bravo! Artık "event" açıklamasını okumanıza izin vereyim çünkü bu daha çenemin başlangıcı.

https://www.facebook.com/events/375928465872105/

Katılmama gibi bir seçeneği olmadığından tıklayamadım ama ben hayatımda bu kadar konudan sapmış, derdini açıklayamayan bir metin daha görmedim. Normalde gözü kapalı savunacağım bir konuda sırf bu anlatımın arap saçılığı ve başarısızlığı yüzünden ben bile, evet ben bile, destek vermedim.

Düşünün ki zaten güzel yurdumda kaç kişi kitap okuyor ve kaçı hayvan hakları konusunda duyarlı. Ve inanın bunların çok daha azı bu metni okumak ve mevzuyu anlamak için çaba gösterecektir çünkü sağlam sinir istiyor. İndirimli kitap alma hayalleri ile yanıp tutuşan bir arkadaşım hashtag'i görünce 'Ay şimdi fuardan kitap alamayacak mıyız, hayallerim suya mı düştü,' diye üzülmüş. Sonra ne mi yaptı? Gitti gezdi fuarı ve bir sürü kitap aldı, hayvan haklarına duyarlı ve kitap okuyan nadir insanlardan biri olan bu arkadaşım. O geceki yazışmamızda bana 'Derdini anlatma atölyesi kurulmalı,' dedi. Çünkü ikimiz de biliyoruz ki bu hashtag'in arkasında yatanı anlamak için bizim kadar çaba harcayacak ve zaman ayıracak insan çok çok az.

Metne geri gelelim. Tam bir facia ile başlıyor. Kan beynime sıçradı. Kimse kitap okuyor diye kimsenin kanının döküldüğü yok! Bu ne lan? İnanın şu cümlede siktiri çekip okumamak işten bile değil, ben bile koca bir siktir çektiysem:

Burada SEN KİTAP OKUYACAKSIN, ONLAR KAN DÖKECEK ! 

Daha kötü bir başlangıç olamazdı. Derin bir nefes alıp okumaya devam ettim. Kürk Fuarı zaten protesto edilmiş ama belli ki ses getirmemiş. Tüyap deyince akla saygın Kitap Fuarı geldiğinden bu saygınlık imajına Kitap Fuarı dahil olmasın isteniyor, bunu yapmanın yolunun da boykot etmekten geçeceğini düşünüyorlar ve bir grup insan Kitap Fuarı'nı boykot ederse Tüyap'ın cebinden para eksileceğine inanıyorlar. Çok özür dileyerek söylüyorum ki Tüyap'ın müşterisi bizler de değiliz fuar katılımcıları. Ve bu işler Tüyap'ı neredeyse para kazandığı için suçlayarak olmaz. Tüyap elbette hobi için fuarcılık merkezi işletmiyor, elbette para kazanacak. Yelpazesinde barındırdığı fuarlardan ötürü elbette protesto edilmelidir. Dedim ya normalde gözü kapalı destekleyeceğim bir boykotun metnini okudukça göğsüme jilet atasım geldi, o kadar bunaldım. İçim şişti yeminle.

Merak ettiğim şeyler var, mesela Tüyap'ın kitap fuarından zarar etmesi için önceden yayın evleri ile görüşülmüş mü? Çünkü bu şekilde bir boykot yayın evlerini bu sene vursa ancak bir dahaki seneye katılmazlar ki hadi vurdu diyelim. Kaldı ki çoğu yayın evi için kitap fuarı bir prestij ve reklam mekanı olduğundan esas amaç, daha doğrusu birincil amaç kar elde etmek değil. 

Fuarları başka bir yerde yapalım desek burası İstanbul koşullarında neresi olabilir? Tüyap başka türlü nasıl protesto edilebilir? Sadece kitap fuarı mı boykot edilmeli? Bir o kadar ünlü olan yapı fuarı da Tüyap'ta yapılıyor mesela? Ona ne yapacağız? 

Kitap fuarını boykot etmek gidecek kişi sayısını bu çağrı altında ne kadar azalttı bilemiyorum, bu konuda kimse ile henüz konuşmadım. Ben de gitmedim ama sebebi bu değildi, gidip kendimizi bir şekilde gösterip kitap almayalım ya da gidip içeride protesto edelim denseydi gidebilirdim. Bu şekilde çok kişiye ulaştığını sanmıyorum. İndirimli kitap için gidenlere artık kitaba dokunmadan, yapraklarını hissetmeden olmaz diyen benim bile kullandığım internetten alışveriş seçeneği önerilebilirdi. Zaten indirim oranları çok değişmiyor veya yayın evlerinin kendilerine giderek daha fazla indirim bile alabiliyorsunuz. Mesela Ayrıntı Yayınlar'ndan yüzde kırk indirimli alabiliyorsunuz vs. Tüm bunları anlatan böyle güzel pankartlar afişler vs hazırlanabilirdi. Hayvan kostümleri ile gezilebilir ve mevzu duyurulmaya çalışılabilirdi. Bir güzel fuardan atılırdık ama derdimizi daha çok insan duyardı, her yer Taksim her yer direniş olurdu, güzel olurdu. Böyle hiç olmamış...


Ölüm Sanat ve Mekan Sempozyumu

Bu sene dördüncüsü düzenlenen sempozyum bugün başladı aslında, ben yine de diğer iki gününe katılmak isteyen olur diye programını iletiyorum:


Bu da program efem:

ÖLÜM SANAT VE MEKÂN IV SEMPOZYUMU
 
12-14 KASIM 2013

 
Deniz Yolaç ve kaybettiğimiz bütün diğer öğrencilerimizin aziz hatıralarına...

SUNUŞ

Ölüm bilinci şüphesiz tarih boyunca kültür ve sanat yaratmasında insanoğlunu tetikleyen etkenlerin başında gelmiştir. Zygmunt Bauman kültürü “insanların farkında oldukları şeyi unutturmaya yönelik incelikli, karşı-anımsatıcı teknik bir aygıt” olarak tanımlarken, kaynağını ölüm bilincine ve ölüm gerçeğini unutma gereksinimine bağlar.  Ölü gömme ritüelleri, mezar ve mezarlıkların ortaya çıkışı tarihöncesi uzmanları tarafından insanlık eşiğinden geçmenin önkoşulu olarak kabul edilir. Ölüm kavramı, insanı hayatın geçiciliği karşısında kalıcı bir şeyler yaratma konusunda uyarmış ve sanat yapıtının doğuşuna zemin hazırlayarak başta plastik sanatlar, edebiyat ve müzik gibi alanlarda olmak üzere sanat yaratımının bütün dallarında estetik yönden en etkileyici yapıtların oluşmasına aracı olmuştur. Öte yandan ölüm gerçekleştiğinde, ölüyü dini inançlar çerçevesinde öte dünyaya hazırlama ve aynı zamanda geride kalanların ölüm acısını hafifletme çabalarının sonucu olarak ortaya çıkan mezar anıtları da, gene ölüm ve yaratma arasındaki ilişkinin somut kanıtlarını oluşturur.  
“Ölüm Sanat ve Mekân Sempozyumlarının amacı, ölüm kavramının gerek birey ve toplumun yaşamındaki, gerekse sanat yaratımındaki yeri ve önemini felsefe, toplum bilimleri ve çeşitli sanat dalları üzerinden irdeleyerek bir kez daha vurgulamak.  
  

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı Kampüsü
Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu 

Yrd.Doç.Dr. Gevher Gökçe Acar'ın Ölüm Sanat ve Mekân seçmeli dersi kapsamında düzenlenmektedir.


olumsanatmekan@gmail.com


12 KASIM  SALI

10:30- 10:45           Açılış       
Oturum Başkanı     M. Baha Tanman
10:45-11:15            Uğur Tuztaşı           Ebedî "İz"den Edebî Huzura; Türk Sanatı/Mimarisinde Ölüm[-lün-]ün Kalıtsal Hâzzı: Fânilik
11:15-11:45            Hürü Kaya               Fotoğrafla Kendi Acıma Bakmayı Deneyimlemem
11:45-12:15            Burcu Alkan            Faust Anlatılarında Ölümsüzlüğün Bedeli, Ölümün Mekanları
12-15-12:30            Tartışma
12:30-13:30             Öğle arası

Oturum Başkanı      Aykut Köksal
13:30-14:00             Ekrem Işın                 “Her Şey Yerli Yerinde”: Ölümün Geleneksel Topografyası Üzerine Düşünceler
14.00-14:30             Boran Ekinci             Ölümden sonra..
14:30-15:00             Rahmi Öğdül            Ölümlerden ölüm beğen!... Benimki Barok olsun
15:00-15:30             Gündüz Gökçe          Müzikte Ölüme Bir Bakış
15:30-15:45             Tartışma
15:45-16:00             Kahve arası
16:00-17:35             Film gösterimi “Das Ende ist mein Anfang” [Son Benim Başlangıcımdır] Yönetmen Jo Baier [Türkçe dublajlı]

       
13 KASIM ÇARŞAMBA

10:00-10:30            Gevher Gökçe Acar     Yaşayanlara Kemik Ölülere Ziyafet; Meksika’da  Yaşamın Acı Ölümün Tatlı Yüzü
10:30-10:40             Tartışma
10:40-12:10             Belgesel Film Gösterimi  “La Santa Muerte” Yönetmen Eva Aridjis [İspanyolca, İngilizce altyazılı]

12:10-13:00             Öğle arası          

13:00-14:30             Film gösterimi “Orphée & Eurydice” Müzik Christoph Willibald Gluck Libretto Pierre-Louis Moline Yönetmen Arnaud Petitet & David Alagna   [Libretto İngilizce altyazılı]
14:30-14:45             Kahve arası         

Oturum Başkanı      İlke Boran
14:45-15:15             Eser Yavuz Tiryaki       Operada Orfeo Miti ve  Aşk-Ölüm Figürleri Üzerine Metinlerarası Bir Çalışma
15:15-15:45             Can Denizci                   Beethoven'in Heiligenstadt Vasiyetnamesi'nin Ardındaki Ölüm-Sanat İlişkisi
15:45-16:25             Aslıhan Eruzun Özel    Türk Tasavvuf Müziğinde Ölüm Teması 
                                                                           [Açıklamalı Dinleti]
                                   
                                                                            Ses Sanatçısı        Hafız Murat Taştekin
                                                                            Ney                        Hülya Dışkaya
                                                                            Tanbur                  Korkutalp Bilgin
                                                                            Klasik Kemençe   Aslıhan Eruzun Özel
16:25-16:40             Tartışma
16:40-16:50             Kahve arası
16:50-17:50             Belgesel Film Gösterimi: “Hermann Nitsch” Yönetmen Daniela Ambrosoli  [Almanca, İngilizce altyazılı]      


14 KASIM PERŞEMBE

Oturum Başkanı     Şükrü Aslan
11:00-11:30            Mehmet Fırıncı     Toplumsal Mücadelede Sanatçı Duruşuyla Käthe Kollwitz ve (The End) Son Adlı Eserinin Analizi
11:30-12:00             Yaşar Çabuklu        Ölümün Doğal Bir Olgu Olmaktan Uzaklaşması
12:00-12:30             Erdem Ceylan         “Çanlar Çanlar İçin Çalıyor”a Karşı “Ölür ise Ten Ölür Çanlar Ölesi Değil”      
12:30-12:45             Tartışma

12:45-13-30             Öğle arası

Oturum Başkanı      Umut Tümay Arslan
13:30-14:00             Zeki Coşkun                Sanat ya da Yoklukla Baş Etme Yolları
14:00-14:30             Tuna Erdem                Yaşayan Ölüler ve Direnen Eylemciler: İşgal Hareketleri ile Zombi Metaforu Arasındaki Çetrefil İlişkiler
14:30-15:00             Hakan Savaş                Gidişler [Okuribito/Departures] ya da Ayrılık Olmasaydı…
15:00-15:15             Tartışma
15:15-15:30             Kahve arası
15:30-17:40             Film gösterimi             “Okuribito” [Gidişler] Yönetmen Yojiro Takita [Japonca, Türkçe altyazılı]