31 Ekim 2012 Çarşamba

Bom bom bom bom Cum hu ri yet!

Dün cumhuriyetin 89. yılı, açlık grevinin ise 49. günüydü.

(Bu noktada Devlet Bahçeli olsak '40 yapar,' bile diyebilirdik, şükür ki değiliz, Mhp'nin 40. yılı da kutlu olalı epey olmuştur ve geceyarısını geçtiği için dün artık bugündür.)

"Cumhurbaşkanı'nın sabahki Anıtkabir Özel Defteri Mesajı:)): İnsan haklarında büyük mesafe aldık..."

https://twitter.com/GTahincioglu/status/262859764550221824

Günü Sözcü'nün dalga konusu olan manşeti ile açtım, bir yandan her yerde seyahat özgürlüğü kısıtlanmış vatandaşlar, günün ilerleyen ve gerileyen saatlerinde diğer yanda 'Seyahat özgürlüğü şimdi mi geldi aklınıza,' diyen sözde "sosyalistler".

Özetle çok trajikomik bir gündü. Özet geçilecek gibi de değil ya, onlarca link atmışım kenara. Bu linklerle değil de bir öykü ile başlamak istiyorum. 'Çok uzak diyarları anlatan bir ülke, bilmem tanıdık geldi mi?' diye klişe ve iğrenç bir giriş yapmayacağım. Zira bu tür okuyucuyu geri zekalı yerine koyan yazılardan yıllar boyu fazlasıyla hepimizin sıtkı sıyrıldı diye düşünüyorum, şükür ki yazı da bunu yapmıyor. Deniz Özturhan'dan geliyor:


Mükerrer Musibetler Ülkesi

Böyle zamanlarda, zamanın kendisi hakkında yazmak kolay değil. İllaki birinin hassasiyetine kışt demiş, öbürünün kanayan yarasını tuzlamış, berikinin asabını zorlamış oluyorsun. Öte yandan yazmamak da elde değil; zira hafta oldu içim kabardıkça kabarıyor. Ah vah etmekten de, görmezden gelemeye çalışmaktan da, kendi sefil gerçekliğimde mutlu olmaktan da, utanıyorum.

Sevdiğim insanları uzak, medeni memleketlerde yaşamaya ikna etmeye çalışırken buluyorum kendimi. Seve seve terk edeceğim seni cici ülkem, çünkü değişmeyen, kaba saba, dayakçı manita gibisin. Her gün şiddetinin dozu artıyor, hep kan sızıyor dudaklarımızdan.
 

Denecek şey o kadar basit ki, kimsenin dememesi en yorucusu.

"Doğru yönetilen ülkelerde terörden, depremden, trafik kazasından yüzlerce, binlerce insan, sürekli olarak ölmez."


Oysa Türkiye'de tüm musibetler mükerrer. Her acı bir sonrakinin provası, her ölüm mukadderat, her hata daha henüz yapılmışken, tekrara teşne...


Dünya siyaset tarihi, insanların mümkün olduğunca eşit ve doğru yönetilmesi için bin yıllardır muhtelif sistemler geliştiriyor. Misal çok uluslu, çok dilli, eşit olmayan maddi gelirli, geniş bir nüfusunuz varsa, federe bir devlet olmayı tercih edebiliyorsunuz. Kendi yasası olan eyaletleri, tek bir federal anayasa altında toplayıp, daha kolay çalışan bir sistem elde etmeye çalışıyorsunuz.


Bu sadece bir (sayıyla 1) yol üstelik; uygulanmaya açık, denenmesi muhtemel pek çok siyasi sistemden sadece bir tanesi.


Bilim temelde insanı daha rahat, daha uzun ömürlü kılmak için bin yıllardır muhtelif icatlarda bulunuyor. Mühendislik dalları geliştiriyor. Misal ülkenizin neredeyse tamamı deprem bölgesiyse, depreme dayanıklı bina inşa edebiliyorsunuz. Bunu yapacak teknoloji, ilim, insanlığa çok yabacı değil. yahut, ülkenizde ulaşım ekseriyetle kara yolları üstünden gerçekleşiyorsa, kazaları minimize edecek yollar, trafik kuralları, araçlar geliştiriyorsunuz.
 

Keza hukuk, icadından bu yana insanlığı daha adil, daha iyi yaşatmak için evrensel değerler geliştirmeye çalışıyor. Misal ülkenizde sıklıkla yapılan hatalar varsa, bu trafikte sorumsuzca araç kullanmak, dayanıksız bina inşa etmek ya da bir kısım azınlığın öyle bir hakkını yemek ki, bitmeyen husumetler çıkartmak olabilir pekala, o zaman o konuda önlemlerinizi arttırıyor, ceza sisteminizi, kontrol ekiplerinizi, kanunlarınızı yeniden değerlendiriyorsunuz. Suçluları yargılamakta olduğu kadar, hataları önlemede aynı oranda takipçi, ısrarcı oluyorsunuz.
 

Ya da ülke olarak "hiçbiri olmamayı" seçiyorsunuz.

21. yy'ın orta yerinde, halkınızı üniter devletin ne olduğunu bilmeden, olabilecek her türlü farklı siyasi sisteme karşı çıkacak şekilde eğitiyor, bir kısım halkın varlığını haksız buluyor, kavgalı olduğunuz ülkelerden silah alıp, o kısım halkın üzerine üzerine cenk ediyor ve bunu 30 sene boyunca yapmaktan, sonuç alamayıp gene yapmaktan, zerrece imtina etmiyorsunuz.
 

Yine 21.yy'ın orta yerinde, en pahalı benzin ve en yüksek vergili arabalarla doldurduğunuz kara yollarında, bir şekil her yıl yüzlerce kişinin ölmesine engel olmamayı, ne yola, ne araç kullanımına bir düzen getirmemeyi tercih ediyorsunuz. Her bayramınız ulusal felaket gibi geçiyor; milletin ülkesinde en büyük afette ölen insan sayısına denk insanı, hiç canınız sıkılmadan ebediyete yolculuyorsunuz.

Sktiğimin 21.yy'ı sanki bize hiç gelmiyor. Deprem kuşağında yaşıyor, ama çürük bina yapılmasına göz yummaya, daha da ibnecesi kamu binalarını bile çürük inşa etmeye devam ediyorsunuz.

İstanbul depremini beklerken, 16 milyon insanın yaşadığı bu kentte kaç binanın, kaç viyadüğün, hangi köprünün yıkılacağını kontrol etmeye gerek görmüyor, kente bir afet sistemi kurmuyor, insanları zorunlu olarak deprem konusunda eğitmeye tenezzül etmiyorsunuz.

Hayat tercihlerle dolu aslında. ölmek, ama her halükarda ölmek, kaçınılmaz değil.

Savaş ve terör, önlenemez, durdurulamaz, ikame edilemez değil.
Deprem korunulamaz, allah'ın emri, kulun rızası değil.
Trafik dünyanın pek çok ülkesinde artık sorun bile değil.

Yazının burasında sadece 1 an, şimdiye kadar düşünmüş olduklarını, üzülmüş, bunalmış, öğretilmiş ve ikrah etmiş olduklarını unut, yukarıdaki üç cümleyi mantra gibi tekrar et isterim sevgili okuyucu.

Her gün aynı hatanın tekrarını yaşamak kader değil.

Hepimize, "kimsenin kimseyi öldürmediği ve dahası nefretle ötekilemediği, kazaya ve felakete sadece seyirci kalınmayan bir ülke" diliyorum.


乇 Yazıyı sapan 24. 10. 2011 tarihinde paylaşmış, elimdeki tek link sapan'ın sadece yazıyı paylaşan linksiz linki olduğundan bu şekilde paylaştım. 

Bir sene önce bir dilekle bitiyor bu yazı, zaman geçiyor, bu sefer Yetvart Danzikyan'ın kaleminden iki satır dilek dökülüyor: " Toplumun kaderinin, birilerinin "iki dudağı" arasında olmadığı bir rejim özlemi ile bitirelim o zaman." Yetvart Danzikyan pek çok insanın hislerine de tercüman oluyor ki twitter üzerinde, daha doğrusu bol çeşnili "timeline"ımda en çok paylaşılan bu yazı:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1105719&Yazar=YETVART-DANZIKYAN&CategoryID=98


Sonrasında Özgür Mumcu "Yaklaşan Tren Kazası" ile geliyor:

(Alıntılar Copy paste değil alın teri olduğundan burada yazıdan bir parça ekleyemiyorum, siz yazıya ilk 12 satırı -özenle saydım- eklemişim gibi devam edebilirsiniz.)

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1105728&CategoryID=98

Bunu es geçemeyiz işte, Sözcü gazetesi manşet:

http://www.haberler.com/sozcu-gazetesi/

"Anlayana!" Sabah sabah epey güldürdü, seneye aynı gazeteden "Anladın Sen" gibi çıkışlar bekliyorum.

Link güncel maşetlere gidiyor, sonradan aydım, manuel ekliyorum.)



"Beyler Yunanlılar 29 Ekim bizim Cumhuriyet bayramımız demeye başlamış! ANLAYANA! Böyle böyle kaybediyoruz değerlerimizi :(("

https://twitter.com/travisandtyler/status/262852651350368256

Komik bir tesadüf (müdür) ki Cüneyt Özdemir bir gün sonra "Anla(ma)yana böyle anlatırlar gülüm!" diye başlık atıyor yazısına:

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1105845&CategoryID=97

Ertesi gün yazılanların hiçbiri Yılmaz Özdil'inki kadar güldürmüyor kimseyi, Sözcü'ye gülüyorduk da tam bir anlayana yazısı geldi kendisinden, zira başlık, yazı, her şey sadece yedi kelime, rakamla 7, bakın kutsal sayı, meğer Yiğit Bulut haklıymış!

Yılmaz Özdil'in yazısının tamamı şöyle: "İstediğin kadar tazyikli su sık korkma sönmez."

Bitti. 

Baştan uyarayım, bu yazıya gülüyorsanız ve "anlamıyorsanız" hemen bir iq testi yaptırmanız gerekiyor...muş muş da muş muş. Bu yazıyı okuyan herkes İstiklal Marşı'nı şakımaya başlıyormuş, çok anlamlı bir yazıymış, aslında 7 kelime değilmiş. 7 güzeldi be. Ve bu yazıyı okuyup aşka gelip İstiklal Marşı'nı şakımaya başlayan sen/siz, işte sırf bu yüzden sizden bir cacık olmayacak ve düşüncelerinizi savunan yazarınızla, muhalefetinizle alay konusu olmaktan kurtulamayacaksınız. Anla(ya)mıyorsunuz, değil mi? Az çıkın yukarı fare ile, anla(ya)mayana anlatıyorlar gülüm! Korkma sönmez!

Rahat!

7 rakamı ise elbette bir tesadüf değil, dün olan bitenin Tapınak Şövalyeleri'nin işi olduğunu iddia eden Yiğit Bulut'un elbet buna da mantıklı, makul bir açıklaması vardır! Ulan kim bilir yine ne oyunlara geldik!

http://haber.stargazete.com/yazar/ertugrulun-tahrir-meydani-deneniyor/yazi-700111

Benim en fazla eskiden sözlüğe, şimdi blogusuma dalga geçmek, eğlenmek için yazacağım yazıları adamlar ciddi ciddi yazıyorlar ya la!

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=30755929

Neyse bu kadar eğlence yeter, birkaç ciddi yazı almışım, aslında 'şu şöyle dedi bu da böyle dedi' diyerek tarihe not düşer gibi yapmışım. Ayşe Hür cumhuriyet ilanının koşullarını anlatırken Can Dündar günün anlam ve önemine uygun bir yazı ile gelmiş.

Ayşe Hür

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1105642&CategoryID=97

Can Dündar

http://gundem.milliyet.com.tr/-bizim-en-kuvvetli-zamanimiz-bugun-/gundem/gundemyazardetay/29.10.2012/1618501/default.htm

İlhan İrem ise olan biten her şeye gözlerini, kulaklarını, duygularını kapatan ve sonra 'Biz terörist miyiz ayol? Niye bize biber gazı sıkıyorsunuz?' diyen izanı kıt insanların tüm yıl hiçbir şey yapmayıp bir gün "lay lay lay lom cumhuriyetimiz ay ne güzel hihihi" demelerine haklı olarak tepki koymuş: "Ama 364 gün susuyorsanız, 365.nci gün haketmediğiniz bayramları kutlamayın."

http://www.ulusalpost.com/haber/guncel/suskunlar-ulkesinde-cumhuriyet-bayrami--/5366.html

Olan biten her şeyden bahsetmiş İlhan irem yazısında, bu anlamda kapsamlı bir yazı olmuş, özetle yakın tarihimiz.

Biber gazı kısmına geldik, Türkiye dün en trajikomik sahnelerinden birini yaşadı. Polis "Cumhur"a cumhuriyet bayramını kutlatmamak için biber gazı sıkıyor. Cumhur bağırıyor: 'Biz Mustafa Kemal'in askerleriyiz! Polis cevap veriyor: 'Biz de!' Bu noktada insanın 'Öpüşün, barışın siz kardeşsiniz!' diye haykırası geliyor. Bu biber gazından herkes ama herkes nasipleniyor, Chp'liler alana giremiyor, barikatı aşamıyorlar, Tgb 'Mustafa Kemal'in öz askerleri biziz!' diyerek günü ve kutlamayı tekeline almaya çalışırken adeta bir üçüncü sınıf bir otobüs firması, bir kebapçı/pideci zihniyetini yakalıyor. Öz hakiki Urfa kebabı. Yandı gülüm keten helva!

""Mustafa Kemalin Askerleriyiz" sloganlarına "biz de" diye anonsla cevap verdi polis. Kucaklaşın artık, yürek dayanmayacak."

https://twitter.com/haykobagdat/status/262846919649402880 

"Barikati iterek degil kendine dogru cekerek alasagi eden amca... 10 numara bir insansin... Bu teknik uzun yillar hatirlanacak..."

https://twitter.com/ozdenerkus/status/262864949666258944 

" atatürk olmasaydı barikat aslında nasıl yıkılır onu da bilemeyecektik işte:)"

Alandaki alandakini istemiyor, hükümet hiçbirini istemiyor, havada biber gazları uçuşurken üzerine bir de tazyikli su ekleniyor. Tüm bunlar olurken Hürriyet meslek etiğini çatır çutur çiğniyor. Arşiv ve kolaj yazmazmasına rağmen kitleler coşku ile paylaşıyorlar İdris Naim Şahin'in helikopterle yaptığı durum değerlendirmesini.Bu ayıbın linkini de ekliyorum:

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21804591.asp

Basın dünyasına bakıştan başka bir enstantane:

"haber türk yayın yaparken vatandaşın biri gelip dilerim yardakçılık yapmak yerine yayınlarsınız bunları dedi:)"

https://twitter.com/mariadebonne/status/262873410135273472

Bu arada özellikle sakladığım bir tweet, barış kızı dememin nedeni arka fonda kullandığı görsel. Halbuki okuyan kitleyi bilsem böyle aptala anlatır gibi anlatmayacağım ya, neyse.

tgb'den bir barış kızı

https://twitter.com/zeyneponcel/status/262867873914044416

Bir günah keçisi bulunmalıydı ya, Tgb (genelinde de) Chp'yi suçluyor, sanki biber gazını Chp attı. halbuki Kemal Kılıçdaroğlu dahi, herkes gibi aslında, biber gazı ve tazyikli sudan nasibini alıyor.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1105756&CategoryID=78

"Kılıçdaroğlu, milletvekilleriyle beraber 2. Meclis’in önündeki barikatı aştı, polis kordonunu dağıttı. Kılıçdaroğlu'na burada biber gazı sıkıldı..."

Bu noktada gözlerimden yaş getiren bir tweet görüyorum (umarım o tweet'i bulacağımdır)(buldum, süre.. neyse, önemli olan bulmaktı):

""..Kilicdaroglu Ulus'a ulasti, barikatlari yararak gecti, polis gaz bombasi.." ha gayret AKP, Kilicdaroglu'dan bir Che Guevara yaratiyorsun"

https://twitter.com/DARKAPI/status/262863852054659072

Kılıçdaroğlu for Che Guavera!

Beni böyle güldüren bir de Domino's pizza ile ilgili bir cikcikleşme var:

https://twitter.com/radioheadbanger/status/262812878732656640

Bir yandan ülkemin solcuları bir kez daha ikiye bölündü dün, cumhuriyet sevenler/sevmeyenler. Olanları oh olsun diye izleyenler ikinci grupta yer alırken birinci grupta gayet insani tepkiler verenler vardı. Mevzu rejim değildi özetle ama ANLAYANA!

"'Cumhur'un kutlamasını engelle, Atatürk heykeli ve 1.Meclis'i polis kordonuna al, Anıtkabir'in yolu ve etrafı da mayınla döşendi mi tamamdır"

https://twitter.com/selinkuntzengin/status/262831003528204288

"Bu ülke polis devletidir dediğimizde bize öfke saçanlar ve şanlı polisimiz nidaları atanlar, şimdi dayak yiyorlar, hayat öğreticidir arkadaş"

https://twitter.com/AlperTurgut01/status/262867654501597185

(Bazıları oh olsuncu diye nitelendirmiş ama aslında alakası yok, bence.)

"Polisin 1. Meclis'in önüne barikat kurması ileride hep hatırlanacak çok sembolik bir fotoğraf."

https://twitter.com/ozgurmumcu/status/262850092405518336

Biber gazından kapasitesinin üzerinde şeyler beklendi, zihin açıcılık, empati gibi etkileri olmadığı bir kez daha görüldü.

"Simdi ben dogru mu anladim biber gazini hak etmemek icin daha once biber gazi yiyenle empati sarti mi getirdik???"
"sadece o olsa.. bir de biber gazından zihin açıcı, birleştirici bir etki bekleniyor, o daha fena bence."
" Oyle. Her sey sartli surtlu. 1930larin hesabini vermeden biber gazi yememe hakkini da savunamiyor chpliler mesela ;)"
https://twitter.com/BeatrixKiddooo/status/262879334593863680

(Bu arada bu tweet'leri linkleri ile vereceğim diye yazıyı yazdığımın en az iki katı zaman harcadım, fenalık geçiriyorum, asus'a bir teknosa'ya iki başlıklı yazım ileride her şeyi açıklayacak.)

Ağzımdan dökülen "uyarlamanın" aynısını twitter'da görüyorum:

""Büyüdüm büyüdüm, biber gazıyla büyüdüm; barikatlar bana dardı, biber gazıyla büyüdüm.." - Türk Halkı.mp3."

https://twitter.com/FerdiCarrefour/status/262921613429833728

Cumhuriyet bayramını kutlamak için sokağa çıkan vatandaş biber gazını yedikten sonra dahi en ufak bir ilerleme göstermedi. Twitter akışı da sanki Tanzanya'da yşıyormuşuz da çok şaşırmışız ve nasıl da ayıplamışız, tepki vermişiz(vayyy!) metinleri ile doldu. Ya ne bekliyorlardı? Gerçekten merak ediyorum. Doğru ya, çoluk çocuk, yaşlı gelmişler, milli bayram bu, 1 Mayıs'a gitmiyorlar,  1 Mayıs'a gitselerdi 'Ne işi var o çocuğun orada, bilmiyorlar mı?' olacaktı. Ya da haksızlığa karşı konulan bir tepki mitingi de değil bu, gebersinler dedikleri teröristler de değiller, neden böyle oluyordu o zaman? Soruları haklı olmakla beraber hiçbiri içlerinde bulundukları durumu sağlıklı bir şekilde analiz edemedi. Fakir Cavlun çok güzel özetlemiş:

"Osmanlıdan beri aristokrasinin boşluğunu dolduran bürokratizm ve militarizme düzülen övgülerin gadrine uğramak ulusalcıları psikoza soktu..."

https://twitter.com/re_designer/status/262870436306628608

'Ama biz Mustafa Kemal'in askerleriyiz. :'( Terörö müyüz biz? Niye biber gazı sıkıyorsunuz?' diyen sen, Türkiye'deki uçsuz bucaksız ötekileştirmeden sen de nasibini aldın, artık sen de bir "öteki"sin (gerçi uzun süredir öylesin) kabullen ve bununla yüzleş!

"ben gaz bombası, tazyikli su yersem terörist oluyorum; sen yersen "biz terörist miyiz ki bize de sıkıyonuz" oluyor. ama iktidar aynı iktidar"

https://twitter.com/gsoysal/status/262871448203456514

"Kim derdi ki o röfleli saçlar da biber gazıyla buluşacak, ezilen tarafta yer alacak... Beterin beteri varmış ama AKP bunu da gösterdi."

https://twitter.com/kedikara/status/262850845182406657

"Kemalistler de magdur olduguna gore artik magdur olmamis grup kalmadi demektir. Dagilabiliriz."

https://twitter.com/hale_akay/status/262625034680553473

"O değil de, Kemalistlerin, sanki ilk kez kendi eylemleri yasaklanıyormuş gibi hareket etmeleri çok komik."

https://twitter.com/vartanestukyan/status/262839042608099329

"hükümet vatandaşa temsili olarak işgalden kurtuluşu anlatıyor biber gazı falan ondan."

https://twitter.com/Medetology/status/262849669485432832


Özetle bu sene Cumhuriyet bayramı coşkulu polis barikatları ile kutlandı.

"29 Ekim tüm yurtta coşkulu polis barikatlarıyla kutlanıyor."

https://twitter.com/musmulafaruk/status/262826058481537024



¥ Başlık yıllar öncesinin alternatif bir cumhuriyet bayramı kutlamasıdır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder