28 Ekim 2012 Pazar

Orhan Gencebay ile Bir Ömür Konseri

Çıkalı çok uzun bir süre olmayan Orhan Gencebay ile Bir Ömür albümünü sanırım duymayan kalmamıştır. Ben şahsen henüz edinmiş veya bir şekilde albümü dinlemiş değilim. Bir yandan da konuşuldukça içimde artan bir merak vardı, ne kadar öyle denmese de aynı zamanda albüm lansmanının da yapıldığı konser cuma gecesi televizyonda canlı olarak verilince merakıma yenilip izlemeye koyuldum. İzlerken kendimi yorumlayanlara az daha not verirken buldum, kafamda farklı klasmanlar açıp dinledikten sonra sanatçı ve yorumunu bir yerlere yerleştirmeye başladığımı görünce boşuna mı çekildi bunca acılar, Demet Akalın'ı boşuna dinlemiş olamam, izi kalsın diyerek kalemimi kim bilir nereden çıkarıp yazmaya karar verdim.

Aslında konseri dinlerken bir yandan twitter üzerinden düşüncelerimi iki satır da olsa belirttim. Hatta sahne kostümleri hakkında yazınca "bugün ne giysem mi izliyorsun, ne izliyorsun?" diye şaka ile karışık tepki bile aldım. Benim için sanatçının performansı bu performansı gösterirken seçtiği görüntüden bağımsız değerlendirilemez. Ayrıca oraya nasıl çıktığınız seyirciye, ve bu konser dahilinde gecenin şerefine verildiği Orhan Gencebay'a saygınızı gösterir. Biz Ruhi Su hocamızdan böyle gördük. 

Şimdi hafıza tazelemek için kendimden biraz kopya çekeceğim. 

Halit Kıvanç ve Beyaz ile gece başladı.

Konserin başlangıcı tam bir faciaydı, çevremden duyduğum bazı isimleri dinlemeyi yüksek derecede istemiyor olsam topuklarımı vura vura arkama bakmadan ilk parça ile beraber mekanı terk ederdim. Kimin söylediğini anlamadım, yazdıysa da kaçırdım. Bilmememin çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Zaten ne yazmışım?

 ஐ Orhan Gencebay'ın yerinde olsam bu yorumun karşısında kahrolurum, kahrolmamak elde değil! (star tv canlı - orhan gencebay ile bir ömür)

Sonra bu darbeyi yeterli bulmayan konser programı düzenleyicisi karşımıza kimi çıkarıyor? Demet Akalın! Böyle bir ismin o sahnede ve bu projenin içinde olması nasıl bir ironidir. Nasıl bir saygısızlık yapsak diye düşünseler daha büyüğünü bulamazlardı. Bu düşünceler aklımdan geçerken ilerleyen saatlerde karşıma çıkacak olan ilk kez adını orada duyacağım Kutsi ve adını duysam da duymasam daha mutlu olacağım Mustafa Ceceli isimlerinden bihaberim. Kutsi'de gidip kendime bir içki koydum. Mustafa Ceceli'de kendimi ümitsizce tatlı bir şeyler hazırlamaya çalışırken yakaladım, Mustafa Ceceli'nin "yorumu" için aklımdan bir yorum geçti, tam kelimelerini hatırlamasam da 23 Nisan şiiri okurken oluşan bir hava vardır ya, onun şarkı versiyonunu düşünün, öyle bir havası vardı. Keşke asfaltina'nın hayran olduğu, benimse yerin dibine soktuğum hafızama çok da güvenmeyip not alsaymışım. Yorumu yaparken çok eğlenmiştim ama tekrar eğlenmek istemeyeceğim bir konu.

Demet Akalın hakkında bir diğer yorum da kıyafeti ile ilgiliydi. Yarım kollu, uzun siyah bir elbise giymişti, makyajı ve görüntüsü gayet sadeydi. Bu görüntü geneli şaşırttı, bence gayet hoştu.

Neyse Demet Akalın'ın çıktığı sıra şöyle bir tweet atmışım:

 ஐ Şimdi de Demet Akalın, bence Orhan babaya böyle bir günde kalp krizi geçirtmek istiyorlar :/ Her isteyene yorumlatmışlar mı lan? 

İşte bunları yazarken nereden ama nereden bilebilirdim ki bir sonraki isim Şafak Sezer olacak? Hani bazı isimler biz beğensek de beğenmesek de orada olacaklar, bu çok belli ama Şafak Sezer? Fecaat olduğunu söylememe gerek var mı? Hayır yani "biz Orhan babamızı çok seviyoruz ulan!" gecesi yapın söyleyin, bizi niye bu işe bulaştırıyorsunuz? Suçumuz ne ulan!

ஐ (Demet Akalın'ın bu kadar kapalı giyinmesi ile ilgili bir tweet'e cevabım) ben de şu an Şafak Sezer de mi??? diye gözlerimi kocaman açmış durumdayım, ipini koparan yorumlamış gerçekten...

Bu isim albümde de var mı bilemiyorum, dediğim gibi albümü dinlemedim, konserin şu noktasına kadarki kısmı ise fecaat ki ne fecaat... Katlanıyorum.

Bu sıra artık seyirci terk edecek mahali korkusu ile nihayet kulaklarımızın pasını silecek bir yorum geldi:

ஐ Duyduğum tek gerçek yorum Duman'dan geldi, tek playback yapmayan da onlardı şimdiye kadar, gerçekten çok başarılı bir yorum olmuş. 

Playback dedim ama kolonlardaki playback yazısını görünce sonradan çok da emin olamadım. Yine de bana yapmamışlar gibi geldi. Duman Gönül'ü tam da Duman gibi yorumladı, sanırım herkesin içi ilk kez ürperdi. İlk büyük alkış, hatta sanırım ilk alkış bu performans sonrası geldi. İzlerken 'Duman yaşlanmış,' dedim. Sonra da kendime bakıp güldüm. 

Böyle kulak pasımızımız alan yorumun Duman'ı tüterken seyirciye yeterli işkenceyi yaptıklarını düşünmüş olacaklar ki ennn iyi yorumlardan biri hemen arkasına geldi, Zara, Dilenci. Dinlerken mest oldum. Hakkını sonuna kadar vermiş Zara yaptığı işin. Zerafeti Zara'sı. Buradan tekrar tebrik ediyorum.

 ஐ özür dilercesine şimdi de nefis bir yorum daha geldi, Zara da harika yorumlamış, kulak ve pas.

Bundan sonra yanlış hatırlamıyorsam Emel Sayın vardı, her zamanki gibi çok zarifti. Yarısı beyaz, yarısı siyah elbisesine bakarken yıllar önce bir kostümcüde rastladığımız bir elbisesi aklıma geldi. Arkadaşımla inanamıştık, arkadaşım ki sıfır beden, o bile giremedi, öyle minyon, incecik bir kadınmış gençliğinde de. Yıllar kendisinden çok fazla bir şey götürememiş, sanırım gözlerini biraz götürmüş, o kadar kusur kadı kızında bile oluyor. Tam olarak ne sorunu var bilmiyorum, bana katarakt gibi geldi. Bakışları şehlalaşıyordu yer yer. Yorumu Emel Sayın gibiydi, ya nasıl olacaktı demeyin, şöyle söyleyeyim, en iyi yorumcular hem kendileri kalabilmişken hem de "Orhan Baba"yı yansıtanlardı. Bir de sanatçı kimliğinin gölgesinde kalmış, yine de güzel yorumlar vardı. Emel Sayın'ın yorumu işte böyle bir yorum olmuş, dinlemesi keyifli ama kendimi nerede keseyim veya içim ürperdi dememize neden olan bir yorum değil. Ennn'lere A sınıfı, Emel Sayın'ın konser sıralamasına göre öncülük yaptığı grup B sınıfı diyelim.

Şimdi bakalım kimler var A sınıfında? Gönül ile Duman, Dilenci ile Zara, Gitti de Gitti ile Nükhet Duru.

Kendisini sahneye çağırırken Mehmet Ali Birand taklidi yapan Sertaç ise gecenin en sevimli sunucusu ödülünü almaya hak kazandı. (Çılgın Berte Ödülleri) (kedith: adamın adı seçkin değil yavuz sezgin'miş ayrıca ödülü ışık hızı ile geri aldım, geceye göre dikkat çeken bir sunucu olmasına rağmen twitter'da ladderpain adlı arkadaşımı küfrettiğini iddia ederek zan altında bırakması ve ladderpain'in kendisine ne dediğini açıklamasını, aksi takdirde kişiyi zan altında bıraktığını söyleyen arkadaşıma tetikçi demesi nedeni ile artık en tiksindiğim insanlar dahilinde kendisi. Sonradan 'Dava etmedik sitem ettik, söyleyin rahat olsun,' diyerek 180'e yakın bir derece dönüş yapmış, sözde büyüklük etmiş ve 'Abuk sabuk şeyler yazmasınlar' diye ekleyerek tiksintiyi körüklemiştir bu kişi. hashtag'inin ülke çapı tt olması kendisinde nasıl duygular uyandırdı merak ediyorum, etmiyorum aslında değişen davranışı nasıl bir etki yaptığını gösteriyor, mevzubahis "küfrü" ise açıklamış değil hala.)

Burada es verip Nükhet Duru'dan bahsetmek isterim, açıkçası dinlediğim/sevdiğim bir sanatçı değildir kendisi ama yorumu beni büyüledi. Seçtiği kıyafette neden bulaşık eldivenini andıran eldivenler ve anlamsız bir kukuleta vardı bilemedim ama bunlar dışında çok zarifti. Seçtiği ayakkabılarının benzeri üzerinde daha mağazada denerken az daha düşeyazan ben elbette ayakkabı konusundaki takdirimi tweet üzerinden aktardım. Bence çok önemli bir nokta, öyle demeyin.

ஐ eldiven ve kukuleta olmasaymış görüntü de on numaraymış, dekolte çok zarifti gözümü alamadım. veee 

ஐ ayakkabı, onlar üzerinde mağazada zor durdum ben, kendisini buradan bir de bu nedenle tebrik ediyorum.

Yalnız daha önemli bir nokta var, açıkçası üzüldüm. Kendisinin de organizasyonda olacağını belirten tweet'i o da.

"Orhan Gencebay gecesi cuma aksami saat 23.00 de Star tv de... Gitti de gitti ile bende oradayim :)"

https://twitter.com/NukhetDuru/status/261192691247878144

Bu da benim yorumum:

ஐ Sanatçılar dahi anlamındaki -de'yi ayıramıyorsa cemaat ne yapsın? Onları örnek alıyorlar ama nasıl bir sanatçı bunun rahatsızlığını duymaz?  

A sınıfına soktuğum bir başka sanatçı da Zerrin Özer, ki ben kendisini çok severim, sonlara doğru çıkınca çocuklar gibi şenleştim.

Manga'yı ise A'ya mı B'yi mi soksam bilemedim, harika bir yorumdu, performanslarını çok beğendim, lakin Ya evde yoksan'ı söylerken içimizi ürpertmediler, kararsızlığımın nedeni bu. Yoksa dinlerken çok eğlendim.

Bundan sonra attığım tek tweet de Sezen Aksu'yu B sınıfına koymamı açıklıyor:

ஐ Sezen Aksu'dan daha iyi bir performans beklerdim açıkçası. 

Gerçekten de öyle, gerçi Orhan Gencebay yerinden kalkıp sahnede tebrik etti kendisini ama bunun yorumundan çok aralarındaki hukuktan ötürü olduğu aşikardı. Hatta Orhan Gencebay 'Ben neden geldim buraya?' diye sorduğunda sezen Aksu 'Beni ayağının altına almaya, kafamı kırmaya... 'vs. diye cevap verince arkasından 'Sen bunu daha iyi yorumlamalıydın çocuk!' gibi bir şey gelecek sandım. Halbuki sık sık tekrarladığı yavrum lafından da anlayacağımız üzre kızı gibi gördüğü Sezen'i onore etmeye, Türkiye'de üreten ender sanatkarlardan biri olduğunu söylemeye gelmiş. 

Bu arada Erkan Yolaç ile Evet Hayır yarışması da hoş bir seda oldu.

Sunuculardan Vatan Şaşmaz'ı görünce aklıma metrobüs reklamı geldi, söz konusu metrobüsün hangi hatta seyrettiğini halk olarak hala bir türlü ortaya çıkaramamış olmamıza hayıflandım.

Şimdiye kadar keşke olmasaymış veya F sınıfı Kutsi, Mustafa Ceceli, Demet Akalın ve mükemmel A sınıfını ele aldık. B sınıfı var, bir de dolgu olarak nitelendirdiğim E sınıfı var. Mesela kim var bu E sınıfında?

➀ Grup 84. Bence albüm ve konser dahilinde olmalarının tek nedeni Akdeniz akşamları tadındaki rock esintili müzikleri. Çeşit olsun diye eklenmişler. Zaten yorum da enstrüman kullanımı açısından akdeniz akşamları tadında olmuş, bir başka olmuş.

➁ Özcan Deniz. Ayrıca efe kıyafeti ile sahneye çıkması da yaptığı işin bütünlüğünü absürd bir şekilde ve bilinçsizce bozduğu için güldürdü(beni). Yorumu ise daha çok enstrüman destekli, şöyle cümbüş bir alt yapı koyalım da güzel dursun niyeti ile yapılmış ve maalesef vasat kalmış. Çeşit olmuş mu? Olmuş.

➂ Deniz Seki. Kendisi elbette pop dünyasının önemli bir ismi, bu nedenle isminin olması önemliymiş ama yorumu vasat kalmış. Gerçi kendi müziğini zaten vasat bulurum ama yorumda çok farklı bir çıkış yapabilme ihtimali var neticede. Olamamış. Kısmet. Sahnedeki zerafeti ise kendisine artı puan kazandırıyor. Bu noktada sahne kıyafeti üzerinden hala bir dress code olduğunu düşünüyorum. Sanıyorum kendisi Emel Sayın'dan önce çıkmıştı. Bu dress code düşüncesi bir sonraki isim ve kırmızı elbisesi ile bozuluyor.

➃ İzel. Bu konser kendisine yaramış gerçi, çok güzel görünüyordu İzel. Şarkısı ise klasik, dinlemediğim İzel şarkılarının ötesine geçememiş. 

Bu klasmanda saydığım isimler kesinlikle F klasmanı ile karıştırılmamalı, yakın bulunmamalı. Neticede en iyisini duymak/görmek istiyoruz. Dile getirelim ki belki bir işe yarasın.

Volkan Konak ise B+ veya A- diyebileceğim iki arada bir derede, bir nevi Manga gibi ona da karar veremedim. Yorumu çok hoştu ki ben, Volkan Konak'ı, ne yalan söyleyeyim, sevmem.

Yıldız Tilbe de zerafeti ile büyüleyenlerdendi. Çok bilinmeyen bir parça seçmesi de hoştu. Kendisi Orhan Gencebay'ın tüm şarkılarını bildiğini, bu nedenle pek bilinmeyen bir eser seçmek istediğini, bu nedenle "Aşkımı sakla" adlı eseri seçtiğini söyledi. Yorumuna gelince, aslında çok da güzel gidiyordu ama anlam veremediğim yer yer böyle buğulu mu desem, boğuk mu desem, çatlak mı desem, neredeyse detone gösteren bir ses kırması vardı ki keşke olmasaydı. Yıldız Tilbe'nin sesini bilmesem şarkı söyleyemiyor olduğunu bile düşünürdüm. Beyaz elbisesine ise bayıldım. Kendisinin yorumu da çok daha iyi olabilirdi.

Hande Yener'in genel sahne performanslarını bilemiyorum ama yanındaki kendisi gibi sci-fi kostümlü iki adet dansçı kızceğiz çok gereksizdi. Şarkı zaten Hande Yener şarkısı olmuş, B klasmanı dahilinde gayet iyi de olmuş, kostüm ise Hande Yener'in Marylin Manson tarzından Bürlesk Star Wars tarzına geçişini gösteriyor, kızların kostümü de uyumlu ama dansları ne bir anlam kattı ne de görsel şölen. Bir de diğerlerinden farklı olarak şarkıyı bitirirken Orhan Gencebay'ın yanına gitmesi ve eşi ile beraber selamlaması çok hoştu.

Bir de özbek güzeli Yıldız Usmanova vardı. Seçtiği şarkı çok hoştu, "neyi değiştirdik ki" derken bir ara sahnede ayakkabıların ikisini birden fırlatıp sikerim ayakkabısını da diyerek -bu kısım elbette benim katkım- dans etmeye devam etmesi çok samimiydi. Elbisenin rengi de, uçuk lila, kendisi de çok güzeldi, dekoltesine gözüm takıldı kaldı. Babacım demesi çok şirindi. En çok baba diye hitap eden sanatçı ödülü olsaydı alırdı. Özbekistan'ı çok güzel temsil etti.

Genelde dikkat ettiğim bir unsur da performans esnasında arka planda kullanılan görsellerdi, çoğu sanatçı sanki kim olduklarını bilmiyormuşuz gibi dev pano kendi lansmanlarını yaparken Emel Sayın çıktığında Orhan Gencebay'ın Müjde Ar'lı eski görüntülerinin olması çok ince bir detaydı, arkada nal gibi kendi lansmanını yapanlar ilerleyen dakikalarda devam ederken neyse ki arada bunu değiştirenler de oldu, bu seçimlerin sanatçının ego sıkıntısı ile ilgili olduğunu düşünüyorum, bu durumda Emel Sayın, Zara vs gözümde iyice yükselirken Sezen Aksu ve diğerleri basamak düşüyor. 

Televizyon üzerinden izlediğim/dinlediğim konserden aklımda kalanlar bunlar. Bu konserde olmayıp da özellikle dinlemek istediğim Tarkan vardı mesela, kendisinin yorumunu da yazıyı sonlandırırken taze dinledim. Tarkan'a da bu yakışırdı, o ki müzik hayatının başlangıcında Türk Sanat Musikisi gibi zor bir dalda eser seslendirmeyi başarmış bir isim, hakkını vermiş. Keşke konserde de olabilseymiş, neyse hatasız konser olmaz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder